Maalesef Ülkemizin Güzelliklerini Yok Ettiler!..
Unutmayalım ve unutturmayalım bu faşizmi!..
Her 12 Eylül tarihi geldiğimde hüzünlenir ağlamaklı olurum. Bu ülkenin güzelliklerinin nasıl bir program çerçevesinde yokedildiklerini düşünürüm. Geçen yol yazdıklarımı aynen aktarıyorum. Umarım gençlerimiz bu yazdıklarımızı okur ve unutmaz…
Hüseyin İlbey’in sözünü ve müziğini yaptığı, Sadık Gürbüz Usta’nın çalıp söylediği güzel bir Ezgi var. Gelde ağlama!..
Demiri toz ederler,
Kan serperler gökyüzüne...
Sevgiyi yoz ederler loy..
Kül ekerler kör gözüne...
Benim sevdam muratsız loy..
Ölüm düşmüş ellerime...
Kurşun bile kar etmiyor,
Şu susmayan dillerime...
43 yıl oldu 12 Eylül olalı..
Hey gidi hey!!.. Bu türkü ne güzel anlatıyor darbeyi!..
12 Eylül öncesi toplumsal, siyasal ve ekonomik olguları şöyle bir gözden geçirirsek, “FAŞİST ASKERİ DARBE’yi” anlamamız daha kolay olur. Böylece belleğimizi yenileyip, bu zulmü sonsuza kadar aklımızdan çıkarmayız. Daha öncede yazdığım gibi her darbe aynı zamanda bir Ekonomik gerçeği anlatır.
Sivas, Çorum, Maraş toplumsal olayları ayak sesleri idi gelen faşizmin. Bizler bu gerçekleri görsek de geniş yığınlara anlatamadık veya daha doğrusu anlattırmadılar. Toplum adeta ikiye yarılmış,hergün kan gövdeyi götürüyordu..
Siyasal çatışmalar toplumsal uzlaşmanın gerçekleşmesi önündeki en büyük engeldi.
Ancak 12 Eylül’e giden yolda en belirleyici olan baş çelişki EKONOMIK KRİZ AÇMAZI idi...
Bunun için ekonomide makas değişikliğine ihtiyaçları vardı.
Bunu adım adım sıkıca ördüler...
“24 Ocak 1980 Ekonomik Neoliberal Programında Alınan Kararlar” uygulanmaya başlanmıştı.
Bu kararların toplumsal ve siyasal karşılığının oluşturulması gerekiyordu..
Bu kararların can alıcı noktası; Serbest piyasa ekonomisi ve Neoliberal politikalar idi..
Bu politikalar nelere karşı bir duruş oluşturuyordu?
• Emekçi sınıfların örgütlenmesine,
• Üniversitelerin demokratik eğitim isteğine,
• Halkın eğitim ve sağlıkta doğru yönlendirilmesine karşı duruş oluşturan, Neoliberal politikalardı.
Kısaca topluma son derece dar gelebilecek ve soluk almasına engel olacak uygulamalardı..
Bu uygulamalar varolan Meclis sistemi ile yerine getirilemezdi. Vakit geçirmeden planladıkları yaptırımları uygulamaya koydular. Bunlar nelerdi?
• Parlementonun feshi,
• Siyasi partilerin kapatılması,
• Toplumsal direncin kırılması,
• Örgütlenme özgürlüğünün engellenmesi gerekiyordu.
• En önemlisi 1960 Anayasanın sağladığı özgürlüklerin tırpanlanması ve yeni bir anayasa idi..
Bu kararları uyguladılar mı?
• Maalesef noktasına virgülüne kadar uygulayıp, başardılar…
• Arkalarında dünyanın o günkü ve şu andaki efendisi ABD Emperyalizmi vardı.
• Çok önemli bir nokta da; halkı adım adım bu gelişmeye hazırlamışlardı.
• Toplumu “Iımlı İslam” ile yönetmek temel amaçlarıydı. Bunu da tamamen başardılar…
• Doğu ve Güney Doğu’da yaşayan halk’a uçaklardan “Kuran Ayetleri Yazan Bildiriler” atarak, toplumsal birliği sağlamayı amaçlıyorlardı..
• Ilımlı İslam ile toplumun siyasal yapısını ve dokusunu adım adım örerek bugünlere gelmemizi sağladılar.
Neler mi oldu?
• Sağlık alınıp satılabilir bir meta halini aldı.
• Eğitim aynı şekilde paralı hale getirildi..
• Emekçilerin sendikal örgütlülüğü en aza indirildi.
• Üniversitelerin başına YÖK denen Yüksek Öğretim Kurumu bela edildi. Böylece üniversiteler zapturapt altına alındı.
Bunlardan çok daha önemlisi neydi?
• Toplumun düşünmesine pranga vurulup, toplum adeta felç edildi…
• Böylece itiraz eden toplum yerine herşeye boyun eğen, düşünce tembeli olan, herşeyi kabul eden bir yapı oluşturuldu. Bu giderek şimdide gördüğümüz BANA DAKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN! kuralı yerleşti.
• BENİM SİYASETLE İŞİM OLMAZ gibi ezen egemen sınıfın çok hoşuna giden deyimler çok popüler oldu.
• 17 yaşındaki ERDAL EREN’in yaşı büyütülerek idam edildi.
• O günlerin en bildik sözünü söylemişti darbenin lideri. Hiç unutamadık. Asla unutmayacağız!..
“ASMAYALIM DA, BESLEYELİM Mİ?”
• Zor bir dönem idi. Ama yukarda belirttiğimiz gibi etkilerini yaşamaya hala devam ettiğimiz gün gibi ortada dostlar.. Daha ne diyelim? Bazı dostlarımız o günler ile bugünleri karşılaştırıyorlar. Bu bence doğru değil. Her olayı koşullarında değerlendirmek gerekir. Faşizm’ler ezen sınıfın krizlerde sığınma limanlarıdır. Bu böyle biline!
Sözlerimizi sevgili RUHİ SU’dan dizelerle bitirelim.
Dostlarım, kardeşlerim, canlarım
Kaldırın başlarınızı
Suçlular gibi yüzümüz yerde
Özümüz darda durup dururuz
Kaldırın başlarınızı yukarı
Sevgilerimle...