• Künye  • Kurumsal  • Reklam  • Üyelik  • Arşiv    • Site Haritası  RSS 
YAZARLAR  |  SOHBETLER  |  İHRACAT SOHBETLERİ  |  RESMİ İLANLAR
YAZARLAR Ebru Güven ►TİM’den SESLER
12
14
16
18
22/05/2020 12:04
Yeni Dünya Düzeni

TİM DANIŞMANLIK
danismanlik@tim.com.tr
www.tim.com.tr

     Dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından Pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgını, birçok ülkede karantina ve sokağa çıkma yasağı kararlarını da beraberinde getirdi.
     Bununla beraber, evlerimizde uzaktan çalışmaya adapte olan günlük yaşantımızdaki ihtiyaçlar önceliği de baş döndürücü bir hızda değişti.
     Şu an bu yazıyı büyük ihtimalle evinde okuyan hiç kimse, ne zaman sona ereceği belli olmayan bu durum içindeyken bir bavul veya bu yaz için planladığı tatil için şimdiden mayo, şnorkel, palet almayı düşünmüyordur tahminimce. Kaldı ki o çıkmayı planladığımız tatile bile gidip gidemeyeceğimiz belli değilken.

     Birçoğumuzun ortak kaygısı, salgının kontrol altına alınamaması veya bir aşının geliştirilememesi durumunda, daha ne kadar bu sürece maddi olarak dayanabileceğimiz yönünde. Bir kısmımız halen yaptığımız işin doğası gereği zorunlu olarak dışarı çıkmak, işyerine veya ofise gitmek durumunda olabilir. Bir kısmımız hali hazırda mevcut işimizi kaybetmiş olabilir. Bir kısmımız içinse ileriyi görmek ciddi anlamda imkânsız duruma gelmiş olabilir. Bu şartlar altında tüketim talebi ve harcama eğilimlerinin birçok ürün ve sektör için durma noktasına geldiğini görüyoruz. Gıda dışı harcamalarda telekomünikasyon dışında hemen hemen tüm ürün ve hizmet satışlarında ciddi ölçüde daralmalar var.

     Bu da bizi şimdiye kadar görülmemiş bir krizin ortasına sürüklüyor. Önceki dönemler yaşadığımız krizlerin neredeyse tamamında ekonomiyi canlandırmanın yolunu istihdamı artırarak işçi talebini canlandırma olarak görüyordu ekonomi yöneticileri. Ancak şu anda mecburi bir şalter indirme, yani tüm üretim aktivitesini durdurma zorunluluğu var. Sosyalleşme ve alıştığımız hayatın normale dönmesi ne kadar zaman alacak, kimse kestiremiyor. Tüm ülkeler sınırlarını ticaret için dâhil kapatmış durumda. Birçok ülke kritik mallar için ihracatları denetime ve izne tabi tutmaya başladı.

     Türkiye olarak ekmek tüketimi yoğun bir ülke olmamıza rağmen, on yıllar öncesine kıyasla hızlı bir şekilde azalan tarım ve çiftçilik faaliyetleri sonucu bugün artık buğdayı ithal eder hale geldik. Ne var ki tüm dünyaya en yüksek hacimdeki buğday unu tedarikini yapan Kazakistan, geçtiğimiz hafta bu ve diğer tahıl ürünlerinin ihracatını geçici olarak durdurduğunu ilan etti. Bu da demek oluyor ki benzer koşulların artarak devam etmesi durumunda dünyada tedarik kaynaklı zorluklara paralel olarak gıda kıtlığı ve fiyatlarda artış beklenmesi olası.

     İş süreçlerini dijitale taşıyabilen ve çalışanlarına uzaktan çalışma imkanını sunabilen şirketler ile, iş modeli çevrimiçi gelir yaratma bazına dayalı işletme çalışanları ve sahipleri bu süreçte hayatta kalabilecek, ancak bu dönemde gelir yaratamadığı için daha fazla ayakta kalamayan şirketlerin batması ve kapanması sonucu da çok sayıda insan işsiz kalarak gelirlerini kaybetmek durumunda kalacak.

     Her açıdan bakıldığında oldukça karamsar bir tablo. Kapitalizmin temellerini oluşturan, orta-sınıf tüketimi üzerine kurgulanan bir ekonomi ve siyaset modelinin sorgulanmaya başlandığı, gücünü aldığı orta-sınıfın en ciddi yarayı aldığı bir dönem bu. Vasıfsız ve düşük gelirli işçiliğin zaruri durumlar haricinde tamamen durduğu bir ortamda talebin devamını sağlayabilmek için bu kesimin desteklenmesi gerekliliğini bilen politika yapıcılar, bu defa yıllardır tartışılan evrensel temel gelir uygulamalarını hızlı bir şekilde hayata alma yönünde hazırlıklara başladılar. Dönem açısından GSYİH’larda daralmanın olacağı, ülke borçluluk seviyelerinin hali hazırda yüksek olduğu bu dönemde bir yandan da basılan para miktarı ile bu borçluluk seviyeleri daha da artacak. Bunun ikinci dalga etkisi nasıl olacak?

     2008 krizinde finans kuruluşlarını kurtarmaya yönelik yardım paketleri oluşturulmuş, parasal genişleme politikaları uygulanmış ve FED bilançosu inanılmaz büyük bir boyuta ulaşmıştı. Bu genişlemenin artık yapılmayacağının ilanı bile, henüz sıkılaştırma başlamadan dahi gelişmekte olan ülkelerde tsunaminin dalgaları çekildiğinde ortada kalan enkaz görüntüsü yaratmıştı. Bu defa sorun sadece finansal kuruluşlarda değil, çok daha fazla sektörde baş gösteriyor.

     Turizm, seyahat, ulaşım, otomotiv, ağır sanayi alanlarında binlerce firma durma noktasına gelen faaliyetleri nedeniyle ciddi zararlar yazma durumunda kalacak. Bilançoları ve sermayeleri zayıflayan ve borç refinansmanları yapmak zorunda kalan şirketler nedeniyle bankalar, mevcut kredi portföylerindeki bozulmaya bağlı olarak ilave kredi veremeyecek, kredi maliyetleri batık kredilerin zarar karşılıkları nedeniyle artacak, batıklarla beraber finans sektöründe de düşen iş hacmi gelirlerin azalmasına ve birçok ülkede borca dayalı yürüyen ekonomilerin lokomotifi olan bankaların batma noktasına gelmesi ile kriz daha da derinleşecek.

     Karar alma ve uygulamada merkezi otoriteler yerine dağıtık ve daha yerel, ancak güvenli, yeterli ve verimli üretim, dağıtım ve kontrol sistemlerinin kurgulanması artık oldukça fazla önem arz ediyor. Geleneksel şirket ve iş modeli yapısından “dijitali” odak noktasına yerleştiren, vizyoner ve ileri görüşlü yeni modeller ile ekonomi politikalarında da yeni dünya düzenine uygun, yeni jenerasyonun davranış modellerine göre oluşturulmuş parasal ve mali politikaların oluşturulması öncelik kazanmalı.

     Dünya değişiyor, bir virüs bizim 5 - 10 yıl dediğimiz süreçlerin bir an evvel oluşturulması gerekliliğini ortaya koydu. Salgın yakın zamanda kontrol altına alınsa bile hayatın normale dönmesi, tedbirlerin en azından sosyal mesafenin uygulanması oldukça uzun bir zaman alacak gibi görünüyor. O nedenle değişim şart ve hemen şimdi!

Önceki Yazılar :
Bu sitenin tüm hakları saklıdır Ticaret Gazetesi    rt.moc.isetezagteracit @ ofni