Galler Yapı
İZİKAD Üyesi
15 Mayıs 1919 Yunan işgali ile Akdeniz’in incisi , İzmir yaklaşık üç buçuk yıl felaketlerin ve zalimliğin en ağır vakalarını yaşamıştı. Atatürk emrini vermiş ordular ilk hedefiniz Akdeniz İleri ! diyerek kurtuluş meşalesini yakmıştı. Bahsettiği Akdeniz İzmir’di.
İzmir jeopolitik konumu, liman kenti olması ve sahip olduğu zengin kültür mirası ile o günlerde de oldukça yüksek bir öneme sahipti ve yeni Türkiye ,İzmir olmadan düşünülemez eksik kalırdı.Öyle ki,Ata İzmir’in önemini şu sözleriyle vurgulayacaktı ; ’’Coğrafi durumu sebebiyle ekonomik ve siyasi çok büyük bir ehemmiyete maliktir’’diyecekti. İzmir’in işgal altında olduğu günlerde Batı ege özellikle iktisadi anlamda oldukça sıkıntı çekmiştir,bu günlerde Afyon-Eskişehir garbında kalan bölgelerde yaşanan sıkıntılar daha sonraki yıllarda İzmir’in önemini anlatan makalalelere dahi konu olacaktı.
Bir avuç buğday,arpa ve tahıl ile savaşa katılan ,günlerce midelerine sıcak bir yemek girmeden kahramanca savaşan milletimiz,o günlerde yedi düvele meydan okumuştu.Fahrettin Paşa’nın süvarilerinin 8 Eylül günü Manisa’ya giriş yaptığını duyan işgalci kuvvetler çekilmeye başlamıştı ve İzmir’den gelen bir telgraf her yerin yakılıp yıkılmakta olduğunu bildirmekteydi,haberi alan atlı birlikleri derhal yola koyularak şimdiki adıyla Hilal-Alsancak olarak bilinen bölgede hain pusulara verilen şehitlere rağmen sabaha karşı taarruzu gerçekleştirmişlerdi. İzmir’in önemli kahramanlarından Yüzbaşı Şerafettin’in birlikleri ise bir yandan Konak’ta bulunan Yunan bayrağını saat 10:30 sularında indirirek Türk bayrağını sonsuza dek dalgalanmak üzere göndere çekmişlerdi.
9 Eylül 1922 asaletin,kahramanlığın ve kahraman bir milletin küllerinden doğuşunun efsanevi zaferidir.Bu zaferde sadece batı cephesinde 640.000 Türk sivilin öldürüldüğü,30.000’den fazla bina ve 250’den fazla köyün düşman orduları ve isyancıları tarafından yakıldığı bilinmektedir.İzmir’in kurtuluşu, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda milli bir direnişin, dayanışmanın ve birlik ruhunun en güçlü örneğidir.
Mücadele döneminde kadın direniş örgütlerine de ayrı bir parantez açmamız gerekir,şüphesiz ki onlar olmadan istihbaratın başarılı olması mümkün olamazdı.Halkı mitingler ve protestolar ile uyanışa çağıran direniş için çetin savaşlar veren hatta daha sonra bu dönemi eserleriyle ölümsüzleştirerek kuşaklara aktaracak olan Türk’ün ateşle imtihanı romanın yazarı savaş gazimiz Halide Edip Adıvar döneme katkı sağlayan kadınlardan en bilineniydi.Ayrıca Enver Paşa’nın kız kardeşi Mediha Hanım,Kızılay derneği kadın üyeleri anadoluda haberleşmeyi sağlayan önemli kişilerdi.Prenses Nimet hanım,Fehime Sultan ve daha niceleri.
Sadece İstanbul’da 18 kadın derneği vardı ve mücadeleye katkı sağlıyorlardı.Metin Aydoğan’ın tabiri ile bir örgütleme dehası olan Ataya milleti sonsuz güveniyordu.Atatürk’ün örgütleme çalışmaları o kadar başarılıydı ki doğrudan veya dolaylı saraydan sirkeci balıkçılarına kadar kocaman bir ağ kurmayı başarmıştı.Atilla İlhan mücadele başarısı için şöyle bir yorumda bulunacaktı;”Bu çılgın bir hareket değil,bir mucizede değil,bu ustaca tasarlanmış örgütlü bir eylemin doğal bir sonucudur.”
Milli mücadele süresince öncesi ve sonrasındaki tüm yaşananlarda ilk yaraları Türk kadınları sarmıştır. Bu topraklar için evlatlarını cephelere gönderen anneler, cephede yaralı askerlere şifa dağıtan hemşireler, cephane ve yiyecek taşıyan gönüllüler ,bizzat cephede gazi olmuş birçok kadınımız milli mücadelemizde önemli rol oynamışlardır. Kadınlar, milli mücadele döneminde olduğu gibi, Cumhuriyet’in ilanı ve sonrasındaki dönemde de toplumsal yaşamın her alanında önemli roller almaya devam edeceklerdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kadınlara verilen haklar, bu zaferle birlikte daha da güçlendi. Kadınlar sadece siyasette değil, eğitim, sanat, bilim ve iş dünyası gibi farklı alanlarda da etkin bir şekilde yer aldılar. Eğitim haklarına kavuşarak aydınlanmanın ve bilimin önemli bir parçası haline geldiler. Türk kadınları, sanatta ve kültürel alanda da önemli eserlerle ülkenin kültürel mirasına katkıda bulundular.
Tarih bu kadınların isimlerini Cumhuriyet’in altın kadınları olarak hatırlayacaktı.Bu isimler arasında ilk kadın avukatımız ve insan hakları savunucumuz Süreyya Ağaoğlu,İlk kadın pilotlarımızdan ve dünyada ilk kadın savaş uçağı pilotu ünvanına sahip Sabiha Gökçen,ilk kadın hakimimiz Suat Berk,İlk kadın doktorumuz Dr Safiye Ali,ilk kadın sanatçılarımızdan Safiye Ayla ve daha niceleri bulunmaktadır.
İzmir’in Kurtuluşu sadece bir şehrin kurtuluşu değildir,aynı zamanda Cumhuriyet’in doğuşunun , milli mücadele ruhunun ve Türk kadınlarının bu zaferdeki rolünün hatırlanıldığı,haklarını kazandığı önemli bir anma günüdür.