TİM DANIŞMANLIK
danismanlik@tim.com.tr
www.tim.com.tr
Türkiye, 1990 yılında S&P’den (BBB) ve Moody’s’den (Baa3) ilk kredi derecelendirmelerini almıştır. Türkiye’nin 1990 yılında aldığı kredi derecelendirmeleri “Yatırım yapılabilir” seviyenin üzerinde olmuştur. İlk tahvil ihracı 1992 yılında yapıldığından, bu notların açıklanması da 1992 yılında yapılmıştır.
Zaman içinde verilen kredi notlarında değişimler yaşanmıştır. Türkiye, 1994 yılında kaybettiği “Yatırım yapılabilir” ülke konumunu, 2013 yılında (Moody’s ve Fitch’in notlarıyla) yeniden yakalamıştır. S&P ise Türkiye’yi “Yatırım yapılabilir” seviyeye yükseltmemiştir. 2016 yılından itibaren tekrar “Yatırım Yapılabilir” seviyenin altına gerileyen Türkiye, izleyen yıllarda sürekli bir düşüş yaşamıştır. Bugün Türkiye’nin kredi notları yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altında (S&P ve Moody’s’de yüksek spekülatif seviye) bulunmaktadır.
Verilen kredi notları Türkiye’nin 2008’de başlayan küresel krizde mevcut seviyesini koruduğunu, sonrasında yükselişe geçtiğini göstermektedir. Ancak, “Yatırım Yapılabilir” seviyede fazla kalamayan ülke notları yeniden düşüşe geçmiş ve bugünkü düşük seviyeye inmiş durumdadır. Bugün geldiğimiz seviye; S&P’nin 2001’de verilen en düşük seviyesinin hâlâ üzerinde olsa da Moody’s tarafından bugüne kadar Türkiye’ye verilmiş en düşük seviyeye inmiş bulunmaktadır.
2004-2020 Yılları Arasında Moody’s Tarafından Türkiye’ye Verilen Kredi Reytingleri
2004-2020 yılları arasında Moody’s tarafından Türkiye’ye verilen kredi reytinglerini incelediğimizde, 2004-2013 yılları arasında, 2009 global finans krizine rağmen, istikrarlı ve yükselen bir süreç görülmektedir. 2005 yılında Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin başlamasından sonra Türkiye’ye yönelik sermaye akışında hızlı artışlar görülmüş, ekonomik büyüme artmış ve refah seviyesinde önemli ilerlemeler olmuştur. Bu gelişmeler çerçevesinde Moody’s, 2013 yılında Türkiye’nin notunu Baa3 seviyesine çıkarmış ve “Yatırım Yapılabilir” kategorisine sokmuştur.
3 yıl devam eden Yatırım Yapılabilir not seviyesi, darbe girişimi, ekonomideki iyiye gidişin tersine dönmesi ve AB ile ilişkilerin bozulma sürecine girmesiyle birlikte, 2016 yılından itibaren hızla düşmeye başlamıştır. 2020 yılının Eylül ayında ise Moody’s Türkiye’nin kredi notunu yeniden ve beklenmedik bir şekilde bir daha düşürmüştür. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu, ülkeye vermiş olduğu en düşük not olarak belirlemiştir. Bu indirimle, Türkiye’nin kredi notu, yatırım yapılabilir seviyenin beş kademe altına (B2’ye) indirilmiştir. Kuruluş, bu not seviyesini yüksek kredi riski olarak tanımlamaktadır. Moody’s ayrıca, mali ölçütlerin o an için beklenenden daha hızlı bozulabileceğini söyleyerek notu negatif izlemeye almıştır.
2004-2020 Yılları Arasında S&P Tarafından Türkiye’ye Verilen Kredi Reytingleri
2004-2020 yılları arasında S&P tarafından Türkiye’ye verilen kredi reytingleri incelendiğinde, 2004-2013 yılları arasında istikrarlı ve yükselen bir süreç görülmektedir. Hem Moody’s hem de S&P’nin yıllar içinde yaptığı değerlendirmeler göz önüne alındığında, AB üyelik müzakerelerinin başladığı 2005 yılından itibaren Türkiye’ye yönelik sabit sermaye ve portföy akımlarında önemli artışlar olmuştur. Bunun nedeninin, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal politikalarda, AB normlarını benimseyen bir modele geçeceği öngörüsüdür
Kredi derecelendirme kuruluşları, 2001 krizinden sonra uygulanan reformların sürdürülmesini ve AB üyelik müzakere sürecinin devam ettirilmesini olumlu değerlendirmiş ve 2013 yılına kadar Türkiye’nin notunu artırmaya devam etmişlerdir.
Ancak S&P, Türkiye’nin notunu 2010-2013 yılları arasında 2 kademe artırmasına rağmen, “Yatırım Yapılabilir” seviyeye hiç çıkarmamıştır. S&P, ülke notunu Moodys’den önce düşürmeye başlayarak 2018 yılında B+ not kategorisi ile “Spekülatif Düşük Seviye”ye indirmiş, sonraki 3 yıl içinde de değiştirmemiştir. Bu not, Yatırım Yapılabilir seviyenin 4 kademe altındadır.
S&P 15 Nisan 2011’de, Türkiye’nin BB olan kredi notunu teyit ettiğini ve görünümün olumlu olduğunu belirtmişti. Türkiye’ye verilen bu notun, 2010 yılında GSYİH büyümesinin %9 gibi güçlü olmasının bir göstergesi olduğunu açıklamıştı. S&P’nin pozitif değerlendirmesi gelen yıllarda da devam ederek 2013 yılında not artırımı ile sonuçlanmıştı.
2020 yılında ise S&P, yaptığı gözden geçirmede, Türkiye’nin notunu değiştirmeyerek B+ seviyesinde tutmaya devam etmiştir. Notun gerekçesi ile ilgili olarak “Ekonomik büyümenin yılın ikinci yarısında toparlanmasını beklesek de, hızlı kredi büyümesi, çift haneli enflasyon ve cari işlemler açığının genişlemesi gibi geçmiş dengesizliklerin yeniden ortaya çıktığına dair işaretler var.” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Moody’in 2020 Eylül ayında ülkenin reyting notunu düşürmesinin borçlanma maliyetleri üzerindeki etkisi Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin 2020 yılı içinde yapmış olduğu iki borçlanmadaki maliyet farkında görülmektedir. Hazine, 13 Şubat 2020’de yaptığı tahvil ihracında, USD cinsinden 5 yıl vadeli olarak %4,45 maliyetle borçlanmıştı. Bu tarihte ABD 5 yıl vadeli tahvil faizi %1,43 olup, kredi risk primi (Türkiye ile ABD hazinelerinin borçlanma maliyet farkı) %3,02 idi. Hazine, 7 Ekim 2020’de yine USD cinsinden 5 yıl vadeli olarak yaptığı tahvil ihracında ise %6,40 maliyetle borçlandı. Bu tarihte ABD 5 yıl vadeli tahvil faizi %0,35 idi. Kredi risk primi (TR-ABD) ise %6,05 oldu.
Moodys’in 2020 Eylül ayında Türkiye’nin kredi notunu indirmesinden sonra aynı vade için borçlanma maliyetinde %1,95’lik bir artış olmuştur. Referans olarak alınan ABD Hazine tahvilleri üzerinden borçlanma maliyet farkı ise 2 misli artmıştır. Tüm dünyada faizlerin düştüğü ve ABD Hazinesi’nin neredeyse sıfır maliyetlerle borçlanma yaptığı bir ortamda, Türkiye’nin risk primlerindeki artış nedeniyle, aynı yıl içinde, aynı vade ve para biriminde yapılan borçlanmada bir önceki borçlanmaya göre faiz maliyeti ciddi oranda artmıştır.
Türkiye böylesine düşük notu hak eden bir ülke değildir. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü ile potansiyeli göz önüne alındığında ve kendi not kategorisindeki ülkelerle kıyaslandığında, not seviyesinin çok daha yukarıda olması gerektiğini söyleyebiliriz.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımları uzun yıllara yayılmakta olduğundan, yeniden “Yatırım Yapılabilir” not seviyesine çıkabilmek için ülke olarak her alanda ciddi çaba gösterilmesi gerekmektedir.