• Künye  • Kurumsal  • Reklam  • Üyelik  • Arşiv    • Site Haritası  RSS 
YAZARLAR  |  SOHBETLER  |  İHRACAT SOHBETLERİ  |  RESMİ İLANLAR
YAZARLAR Mine Manisalı ►TİM’den SESLER
12
14
16
18
20/12/2021 06:10
Duygudaşlık

TİM DANIŞMANLIK
danismanlik@tim.com.tr
www.tim.com.tr

     Latince “Em” (iç) + Grekçe “Patheia” (algılama) = Empati
     Türk Dil Kurumu, duygudaşlığı “aynı duyguları paylaşmak, empati” olarak tanımlıyor sözlükte.

     Tanıma en uygun hikayelerden biri Hellen Keller’ın hayatında gizli. Kim mi Helen?  1880’de doğmuş, Amerikalı bir pedagog. Sıradan biri değil ama. 19 aylıkken geçirdiği bir hastalık nedeniyle görme, konuşma ve işitme duyusunu tamamen yitirmiş biri. Bir anda tüm dış dünyayla bağlantısı kopuyor. Ailesi onun tedavisi için ellerinden gelen her türlü gayreti gösteriyorlar ama bu çabalar hiçbir fayda sağlamıyor. Ta ki Helen 7 yaşına geldiğinde Anne Sullivan ile tanışana kadar.

     Kendisi de hemen hiç görmeyen bir öğretmen olan Anne, Helen’e gerekli eğitim verildiği takdirde, onun da diğer insanların sahip olduğu birçok bilgi ve yeteneklere sahip olacağına inanır. Helen’in avucuna harfleri defalarca parmağıyla yazarak onunla iletişim kurmanın yolunu bulur.  

     Helen, birdenbire kendisi için çok önemli olan bir şeyi keşfeder. Elinin içine çizilen her bir harfin birleşerek bir sözcüğü oluşturduğunu ve dünyada her şeyin mutlaka bir ismi bulunduğunu fark eder. Bunu keşfetmenin sevinciyle artık her şeye dokunmak ve her şeyi koklamak suretiyle bunların neler olduğunu sormaya başlar. Hatta, işitme duyusu olmayan bir kişinin çok zor başarabileceği konuşma becerisini de kazanır.

     En büyük hayali üniversiteye gitmektir ve uzun çalışmalardan sonra 1900 yılının sonbaharında bu hayalini de gerçekleştirir. Üniversiteye giriş sınavında soruları Helen’e çeviren, eğitim süresince yanından bir an bile ayrılmadan yardımına koşan, onu sınavlara hazırlayan yine Anne’dir elbette. Helen, 1904 yılında üniversiteden başarıyla mezun olurken, dünyada ilk kez üniversiteyi bitiren görme ve işitme engelli biri olarak tarihe geçer.

     Anne’ın gösterdiği bu duygudaşlık Helen’i harekete geçirir ve yaşamını kör sağır insanlara adar.
     Bebekler üzerinde yapılan incelemeler empati yeteneğimizin doğuştan geldiğini, başlangıçta çok yüksek olduğunu ama kullanılmadığında da hızlıca kaybedildiğini gösteriyor.

     Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu da; açık uçlu sorular sormaktan, yavaş hareket etmekten, hızlı yargılara varmaktan kaçınmaktan, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmaktan, kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktan geçiyor.
     Sonrası malumunuz. Daha az çatışmalı, daha keyifli daha sorunsuz insan ilişkileri.
     Helen’in söylediği gibi “Başka birisinin acısını hafifletebildiğiniz sürece hayat boş değildir”.

Önceki Yazılar :
Bu sitenin tüm hakları saklıdır Ticaret Gazetesi    rt.moc.isetezagteracit @ ofni